Hayata Dair, Seyahat

Milano’da Doğumgünü

Bugün, 29 Nisan, Dünya Dans Günü.

Benim de doğum günüm.

Hayatımda ilk kez doğum günümde yurtdışındayım. Öğlen uçağa binene kadar gelen tüm tebrikleri itinayla karşıladım, mutlulukla herkese teşekkür edip havalimanında dolaşırken sevgi pıtırcığı gibi gülümsedim. Uçağa binince de sevdiklerimle aramda telefon ve sosyal ağlarla kurulu bağı kısa bir süreliğine uçuş moduna getirip bulutlarla selamlaşıp göğün iyi dileklerini aldım. Yemeğimi de afiyetle yedikten sonra tatlı bir uykuya daldım. Ne zaman ki inişe geçtiğimiz anons edildi, ancak o zaman ben de uyanıp şöyle bir gerindim. O sırada kabin görevlisi koltuğumun yanına geldi, bana ismimle hitap edip bugünün doğum günüm olup olmadığını teyit eder gibi sordu. Aslında size pasta ikramımız olacaktı; ama sürekli uyudunuz, demesiyle beni de bir gülme tuttu ki sormayın… Kırk yılın başı uçakta mum üfleyecektik, onda da uykunun pençesine düştük desene J Kabin görevlisi, içten bir gülümsemeyle doğum günümü kutlayıp, çıkışta beni bekleyeceklerini, pastamı kutuyla takdim edeceklerini söyledi.

Milano havalimanına öğle saatlerinde inip, emektar kırmızı bavulum ve dikkatle taşıdığım doğum günü pastamla şehre giden Malpensa Express treninin izini sürdüm. Trende, dergimi açıp kaplanlarla ilgili bir yazı okudum. Bir yandan da istasyon isimlerini daha istasyona yaklaşırken gözlerimle tarayıp anonslar için de kulaklarımı dört açtım. 35 dakika içinde havalimanından şehre ulaşmıştım. Ne büyük lüks.

 

Cadorna’dan metroya binip Abbiategrasso (Chiesa Rossa) yönünde üçüncü durak olan Porta Genova’da indim. Caddeye çıkınca, Google maps’de defalarca baktığım halde, işimi sağlama alayım diyerek karşıma çıkan ilk gence hangi yöne gitmem gerektiğini sordum. Sonra da ağır ama emin adımlarla kalacağım yere doğru yürümeye başladım.

Ben bahar geldi sanki yaz da geldi, hem İtalya’ya gidiyorum canım diyerek biraz ince giyinmişim besbelli. Hafif çiseleyen bir yağmur ve serinlikle kendime geldim; İtalya’nın da kuzeyinde olduğumu kendime hatırlatarak ceketime iyice sarındım.

Navigli boyunca cafe-bar ve restoranlar, dışarıya atılmış masa sandalyeler, şarap içip sohbet eden arkadaş grupları, ağır adımlarla yürüyen gençler… Navigli’deki küçük köprüyü aşıp bir iki dakika daha yürüdükten sonra 4 dakikalık bir yürüyüş sonrasında, Via Emilio Gola’ya geldim. Ev sahibim, Alberto’yu biraz beklediysem de eve girince keyfim yerine geldi. Tam da fotoğraflardaki gibi çok şirin bir ev, yaşasın…

Akşamüstü, Navigli boyundaki mekânlardan Art & Friends’de happy hour menüstünden faydalandık ve 10 Euro’ya açık büfe’den yiyecekler seçip bir meyveli kokteyl eşliğinde kutlamalara başladık.

Bir süre evde dinlendikten sonra Milano’daki ilk akşamımızı Duomo’da karşılamaya karar verdik. Meydandan yankılanan klasik müzik bizi hem şaşırttı hem de çok mutlu etti. Koskoca bir orkestra, solistler de var. Acaba ne konseri, izleyici koltukları da boş, acaba prova mı, derken ne olduğunu ilk başta anlayamadık ama sonra öğrendik ki yarın Expo 2015 açılışı olacak ve Andrea Bocelli gelecek. Müzik bizi mest ettiği için turistik falan demedik, tam Duomo’nun karşısında bir bistroda oturduk. Ben rüzgârdan biraz üşüdüğüm için önce domates çorbası içtim. Peşinden pizza ve mozzarella özlemiyle de caprese salad söyledik ve paylaştık. Ceketime iyice sarınıp, üç arkadaş, müzikle mest, çinçin yaptık geceye. Herşey çok güzeldi. Eve gelince de THY sürprizi pastamı kestim, mum bulamasak da kibrit üfleyerek iyi ki doğdum iyi ki doğdum…

 

VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 0.0/10 (0 votes cast)
VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 0 (from 0 votes)
Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

* Copy This Password *

* Type Or Paste Password Here *