Hayata Dair

X kuşağının kahır mektubu

Sevgili Y kuşağı arkadaşım,

Bak sen açık fikirlisin ya, ben de X kuşağı olarak açık fikirli olabileceğimi gösteriyim istedim. Biz de kazma değiliz sonuçta, bunca yıl iş hayatını tecrübe etmiş, ne kazıklar yemişiz… Halden anlarız, gençlerin yanındayız dedik. Aldım karşıma seni, dinledim. Ne istersin, nasıl bir ortamda çalışmak istersin, olmazsa olmazların var mıdır diye açık açık sordum. Sordum mu? Sordum.

Önce seni dinledim, sonra kendimi anlattım. Görünüşte medeniyiz çok, anlaştık sandım ben de, ne bileyim. Güldük eğlendik, oryantasyon sonuçta. Kaynaşma halleri, ufak şakalar, samimi pozlar, bi nevi flört hali. İlk zamanlarımız. Balayındayız adeta. Sen işine heyecanla sarılmış bir yavru civciv, sanırsın ki motive – motivasyonu kim kaybetmiş ki sen bulasın anacım. Hani drama dersi yapıyorlar ya daha çocuktan sahneye çıkartıyorlar, öyle alışmış da meğer, oyun yaparmış, çok geç anladım…

Bi de ben orda anladım ki, tamam, sen esnek çalışmayı istiyormuşsun. Eyvallah dedik, kabul ettik, buyur, esnek çalış, dedik. Dedik de kötü mü ettik baykuş bakışlım… Sana fikrini sormakla, seni dinlemekle hıyarlık mı ettik söyle bana. Sana alan tanıyalım, ne aşamadasın diye sürekli germeyelim; deadline verelim, işin tanımını yapalım, seni serbest bırakalım dedik. Sen de böyle gezen tavuk misali rahat rahat dolaş et, yeter ki yumurtlayacağın zamanı unutma, yumurtanı da zorla kıçından çıkarmayalım dedik. E peki sen ne yaptın canım benim? Çalışıyo musun insan gibi yoksa çene çalmak için bahane mi arıyorsun? Instagram’da like, whatsapp’ta akşam organizasyonu, facebook’ta bir comment, bir iki geyik muhabbeti ile output üretmeyen günler mi geçiriyorsun? E ama bende kabahat, biz esnemek falan derken, sen sabahtan beri esneye esneye bir oldun…

Diyorlar ki sonuç odaklıymışsın, pratik, güvenilir ve araştırmayı severmişsin. Bak bak bak… Neler de duyuyorum. Bunları da Y kuşağı arkadaşların mı yazıyor İK bloglarına merak ediyorum ya, cidden, alt alta yazsan mükemmel kriterler bunlar. Ama iş görüşmesinde bi karşına çıkıyo, herhangi birini gözlemleyebilene aşkolsun. E bu özelliklerini hangi alanlarda görüyoruz akvaryum balığım? Yani bizim coğrafyada pek görülmedi de, bi eksiğimiz varsa bilelim. Yemini mi az verdik, suyun mu ısındı… De bakalım bana sen, de bi hele.

Millenial yavrukuşum, sonuç odaklılığını zaten baştan geçiyorum girmiyorum artık daha fazla. Neren pratikmiş senin, hmm? Yani ne kıtlık gördün de sen, ne bulamadın da yerini başka birşeyle doldurdun. De ki bana ben de helal olsun, ne pratik çözüm diyim. MacGyver ile büyüyen nesilim ben fikrimin ince gülü, cep telefonu, IPAD bilmeden yaşadım çocukluğumu. Telefon çevirirken – bak çevirirken diyorum bizzat çeviriyordum çünkü – tırıtırı sesini, Internet’e kilobit hızında bağlanırken zııııııızırırırırı sesini çeken nesilim ben. Kasetleri başa sarmak için pratik çözümler üretmişliğim var misal. Senin neyin var çobanyıldızı?

Güvenilirmişsin, ben sana nasıl güveniyim ürkek güvercinim… Ben idare etmesem hep bir eksik hep bir yanlış.. Tamam, hatasız kul olmaz’la yetiştim ben de, hatadan gocunmam. Arkanı da toplarım gerekirse; ama bi zahmet sen de ucundan tut be. Bi merak et, bi yanlışını kabul et başta, “evet hata etmişim” demesini bil. Ben açıklamaya çalışınca dinlememek ve savunmaya geçmek de neyin nesi. Yanlış işte, yanlıııış. Ben sana “ah valla bravo” diyip alkış mı tutayım… Öyle mi eğitti annen baban öğretmenlerin? “Alkııış, harikaa aman da ne güzel yanlış yaptın, o zaman doğrusunu da ben yapıyım, oldu da bitti maşalllah, yaşasın, hahaha.” Bu mudur? Bunu mu istiyorsun? Yok öyle daha neler… İnsan yanlış yapa yapa öğrenir, derler ama bunun için önce insanın yanlışını bilmesi, üzerinde düşünmesi, doğru nasılmış onu anlaması, bunun için de dinlemesi ve tabii öğrenmeye çalışması lazım di mi… Ama sen daha dinlemeyi başaramıyorsun, biz nasıl yapıcaz seninle. Ben sana uçak diyorum, sen trene bakar gibi bakıyorsun alık alık. Ben düştü diyorum, sen “ben düşürmedim”, diyorsun. Sen duymazlıktan geliyorsun ya da inkar ediyorsun zaman zaman. E yani ben senin peşinden doğru avına mı çıkıcam güzelim… Ya da sana dinlemeyi de mi ben öğreticem bıldırcınım? Hadi öğretmeyi deniyim de sen buna hazır mısın acaba? Beyninde yer açar mısın buna? Tabii zahmet olmazsa… Yani rica etsem, biraz bir aralık bulup işle ilgili de oraya koymak istediğim birkaç konucuk var da…

Ya bi de gerçekten çok merak ediyorum, hani araştırmayı severmişsin ya… Nasıl seviyorsun acaba, biraz açar mısın? Yani böyle tüylerini okşadığın bi kedi gibi mi yoksa gece dışarı çıktığında dinlediğin şarkı gibi mi… Neleri araştırıyorsun mesela? Hayır, ben işle ilgili hiç farkedemedim de belki benim gözümden kaçmıştır. Bi şeyi sadece google’a yazınca ilk çıkan cevap mıdır araştırmak? Waooow amma araştırdın be.. Twitter’da hashtag midir yoksaa? Neyi merak ettin de sordun, neyi araştırıp beni şaşırttın, neyi amaç edindin, ne gayen var senin işe gelip giderek, ben cidden anlamadım anacım. Soru yok, merak yok, araştırma nasıl olacak, kafam almıyor, kusuruma bakma. Yahu yine demeden edemicem, sen dinlemiyosun ki tavuşkuşum, bırbır konuşup duruyosun ama bi gram dinlesen dişimi kırıcam inan.

Çok “demanding” olmamdan, çok fazla review comment çıkarmamdan rahatsız olurmuşsun… E hani özgürlüklerdi, hani bağımsızlıktı, benim özgür olma hakkım yok mu arkadaşım. Sana mı sorucam… Sen de biraz tutuver kendini yavrukuşum, o kadar takılma yani, ne oluyoruz, ne bu tribal enfeksiyonların…

Evladım, bak, bu gittiğin yol değil, dön geri, tam sağ yap, kır direksiyonu, kır… Ooooo nereye gidiyosun evladım, dur, e bi dur…

E ama yetti be, yetti, düş yakamdan. Ben senin ne annenim ne baban ne sevgilin ne abin ablan… Hep ilgi tek ilgi sana da biz buraya çalışmaya geliyoruz hayalperest kelebek. Arkadaşım değilsin benim, kankam hiç değilsin. Ben her erkek arkadaş falsonda omzumu ağlama duvarı yapamam ki sana. Sırdaşın, oyun arkadaşın, yeniyetme gençliğin değilim ben, bekleme benden bunu. Yani aklın alıyo mu, hep sen bekliycen, hep sen alıcan, ben herşey olucam, üstteki patronu da ben idare edicem, senin gibi bebeyi de ben ayağımda sallayıp altını değiştirip sütünü vericem…Ben neyim çocuğum, henüz robot sürümüne bağlamadım ki, ben de insanım insan. Sen de yuvadan çıkalı çok oldu da farkında mı değilsin acaba… Oooo memeyi bıraktın, tuvalet eğitimi aldın, ilkokulu bitirdin… Sen üniversite okumuş adamsın yaaa… Dana kadar olmuşsun… Bi aynaya baksana devekuşum horozibiğim.

Kendimi nerelere vurayım, ben bu derde nasıl katlanayım bilemiyorum. Sen de halden anla, bak sabır sabır diye diye dişlerimi sıkmaktan genç yaşta dişsiz ninelere dönücem. Saçımı yolmaktan kel kalıcam. Gerilmekten fıtık oldum, mide ağrısından kurtulamadım. Hayır kendimi tutmasam elimde kalacaksın ya selfie’ne yazık olacak. O dudaklarını büzüp gözlerini şaşı bırakırım o zaman sen anlarsın, artık Sierra mı yaparsın Hefe’ler misin bilemem. En iyisi bak ne biliyo musun. Benim favorim – Son Çare: X-Pro filtresi takalım biz sana.

Sadece sosyalleşmek isteyen, iş yaptığını sanırken her lafa maydanoz, her gereksiz muhabbete selam sabah çeken, şekerimmm canımmm ayy kıyamamm diye konuşup sevgi pıtırcığı gibi dolaşan zevzek arkadaşım, yeter be… Yeter ulan!

Sana dert anlatmaktan usandım artık anlıyo musun, u-san-dım. Vazgeçtim. Ben istifa ediyorum. Evet evet ben. Sen burda takılmaya devam et, mıymıntı kerpeten, benden pes. Sinir hastası ettin beni be. Kaç senedir bitmedi gitti. Y jenerasyonunu anlamak, Y jenerasyonunu dinlemek, yemişim Y’sini de Z’sini de. Hadi gittim ben havagazım çatal karam, bana müsaade…

 

İmza,

Gariban Nesil

 

VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 10.0/10 (1 vote cast)
VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 0 (from 0 votes)
X kuşağının kahır mektubu, 10.0 out of 10 based on 1 rating
Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

* Copy This Password *

* Type Or Paste Password Here *