“Silinsin izim, hiçliğim sokakta kalsın
Gölgemi yakın, bu dünya beni yok saysın
Emanet ettim bıraktığın her şeyi
Dedim siz susuz bırakmayın menekşeyi”
Adı Menekşe (1998)
Söz: Meral Okay, Sezen Aksu
Hayat ölçüp biçilmiyor, değil mi… Zaman ne uzuyor ne genişliyor. Neyse o.
Bazı resimler başka bir boyutta kalıyor, hatıra olarak; bazı sözlerse hiç unutulmuyor.
Bugünlerde uzun uzun yazasım var; ama yazamıyorum.
İçimde o kadar çok ses haykırıyor ki hangi birini yazayım, hangi birine kulak vereyim, hangi birini susturayım…
Hep bir ağızdan konuştuklarında ne dediklerini anlayabilene aşk olsun. Bazen biri çığlık atmaya başlıyor, en fenası da o. Onu gören bir diğeri tepinmeye başlıyor. Derken bir karambol oluyor ve sesler çığlıklar feryatlar birbirine karışıyor. Yüzleri yok, cümleleri de. Sadece yoğun bir sis perdesi arkasından gelen kuru gürültü. Yanlarına gidilmiyor, perde aralanmıyor, sanki tüm duraklarda inen yolcular tek tek buluşmuşlar bu meydanda ve tekrar tekrar merhabalaşıyor, inmek için düğmeye basıyor, ani fren yapan şoföre bağırıyor, arkayı dörtlüyor, kapı önünde beklemeye devam ediyorlar. Kornalar mı, sirenler mi, motor gürültüsünden mi, uzun yol yorgunluğu mu bilmem; ama işte bu ses lunaparkında kalakalıyorum yazmaya oturunca. Ağıt mı, yas mı, sıradan bir gün ya da evlilik yıldönümü mü… Bugün günlerden bilinmeyen, aylardan son-ay, senelerin en soğuğuysa ben de buradan geçen bir yolcu, sırtında yükü bir hamal, kucağında bebeğiyle göçmen bir anaysam, bu sis perdesi hiç kalkmayacak ve sesler yitmeyecek gibi geliyorsa…
Yazamıyorum.
Bazen, birkaç sayfa da olsa, okuyorum.
Hiç bir şey bilmeyen, hiç bir şeyi sevemez.
Hiç bir şey yapamayan, hiç bir şey anlamaz.
Hiç bir şey anlamayan, değersizdir.
Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever,farkına varır,görür…
Bir şeyin aslında, ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır…
Tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi, üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir.
– Paracelsus
Hayal kırıklığı kötü şey.
İnsanı sevdiklerinden ayırıyor.
Güvenmek o kadar kolay değilken hele,
güvendiği dağlara karlar yağıyor.
Bazen umutları tuzla buz, yüreği darmadağın oluyor.
Oysa kimse üzülmek için sevmiyor.
Hayatı incelikle yaşamaya çalış istediğin kadar,
Düşün, hisset, anlamaya çalış,
Bazen hiçbiri yetmiyor.
Sert bir fırça darbesiyle üstü kapatılıyor çizdiğin manzara resimlerinin.
Daha birkaç hafta önce
“evlerinin önü mersin”
türküsünü özlemle mırıldanmış bir kadının resmi kalıyor duvarda.
…
Evlerinin önü mersin
Ah sular içmem gadınım tersin tersin
Mevlâ’m seni bana versin
…
