Hayata Dair

Covid-19 salgın döneminin düşündürdükleri

Üniversitenin son yıllarından bugüne danışmanlık sektöründe çalışan biri için krize aşina olmamak ne mümkün. Mezuniyetten önce yaşamaya başladığımız ekonomik kriz, şirkete girdiğim ilk yıl patlayan Enron skandalı ve tüm dünyada yok olan bir marka, 2008 ekonomik krizi, ülkece geçirdiğimiz onca zorluk… Topu topu 20 senede her şeyin bir anda tepetaklak olabileceği gerçeğine alıştım sanmıştım ki yanılmışım.

Bu yaşadığım, ne büyüklerimizin anlattığı yağ kuyruklarına benziyor, ne orta direk olmanın sancılı koşullarına, ne de Körfez Savaşı sırasında anlatılan sığınak tatbikatlarına. Suyumuz, elektriğimiz, Internet’imiz var çok şükür, sevdiklerimizle görüntülü konuşup evin eksiklerini telefondan sipariş edebiliyoruz. Sağlığı yerinde olan, maddi kaygısı bulunmayan ve evde oturan herkesin rahatı yerinde aslında. Ama bir o kadar da belirsiz, genel etkisi ve neticeleri ancak kısmen öngörülebilen, bu yüzden de çok rahatsız edici bir durum içinde.

Bu belirsizlik hem bireyler hem kurumlar için ne anlam taşıyor ve dengeyi nerede bulacağız? Son üç haftadır, hiç de azalmayan bir yoğunlukta, evden çalışan büyük bir ekip olarak bütün bunların işletmeler için ne gibi sonuçlar doğuracağını tartışıyoruz. Danışmanlık alanında yapabileceklerimizi, salgın dönemi, sonrası ve ilerisi diye üçe ayırıyoruz. Hangi sektörün neye daha çok ihtiyacı olabileceğini, sadece iş bağlamında değil, sosyal sorumluluk anlamında da nasıl katkıda bulunabileceğimizi kendi içimizde tartışıyoruz. Şimdiyi ve geleceği okumaya, yorumlamaya; destek olabileceğimiz herkesin yanında yer almaya gayret ediyoruz.

Küresel anlamda bu seviyede bir kriz senaryosu belki çok fazla yazılmamıştı ya da kimse masa üstü testini yapmamıştı; ama işte salgın döneminde, bu senaryonun tam ortasındayız. Görüyorum ki, buna en hazırlıksız olanlarımız bile alabildiği önlemleri almaya, çalışanlarını, müşterilerini ve tedarikçilerini korumak için alternatif yollar denemeye hazır. Kurumsallaşma yolculuğunda nerede olursa olsun, istisnasız mikro, küçük, orta ve büyük işletmeler üzerlerine ne düşebileceğini araştırıyor, bunu yerine getirebilmek için ciddi bir gayret ve özveri gösteriyor.

Özellikle geçtiğimiz yıllarda EY tarafından yayınlanan Megatrend ve Disruption temalı raporlarımızı düşündükçe, bireysel olarak okuduklarımın çok azını gerçek manasıyla özümsediğimi fark ediyorum. Tüketim alışkanlıkları, tele-sağlık, dijitalleşmenin ulaşacağı boyutlar ve bunların birey, toplum ve küresel düzen üzerindeki etkileri hakkında yazılanların çok ötesinde bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyorduk belki. Bazılarımız uzaktan çalışma gibi basit görülebilecek bir çalışma yöntemine bile şüpheyle yaklaşıyor, hatta sırt çeviriyordu. Geldiğimiz noktada ise, istisnasız her işletmenin alternatiflere ve yaratıcı çözümlere ihtiyaç duyduğunu görüyoruz.

Salgın dönemi, sonrası ve ilerisi… Hem bireysel hem de kurumsal anlamda insan, hayat, zaman, anlam ve değer kavramlarını daha çok sorgulayacağımız günler yaşıyoruz. Kesinlikle kolay bir dönem değil ve sonrası da kolay olmayacak. Yine de naçizane hayalim, hepimiz için büyük bir öğrenme, yenilenme ve değişim yolculuğunun başlangıcı olması.

VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 0.0/10 (0 votes cast)
VN:F [1.9.22_1171]
Rating: 0 (from 0 votes)
Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

* Copy This Password *

* Type Or Paste Password Here *