Üç gündür TV açmıyorum.
Çok da zor bir şey değil belki ama etkisi büyük oldu benim için. Öncelikle, eksikliğini hissetmedim. Açmadıkça iyice açasım kaçtı, öyle söyleyeyim. Kitap okudum, çay içtim, boş durdum, mum yaktım, boyun egzersizlerimi yaptım, günlüğüme yazdım, telefonla konuştum… İyi geldi bana.
Oldum olası televizyonla pek aram olmamıştır. Çocukken de gençken de düşkün değildim. Radyo dinlemeyi daha çok severdim. Herkesin konuştuğu dizileri merak edip de izlemeye kalkmışlığım yoktur. Yine de her nasıl olduysa işten eve gelip televizyonun karşısında pinekleyen beyaz yakalı sendromuna kapılmışım bir noktada. Pandemi de etkili oldu belki. Netflix falan gibi kafa ütüleyici platformlara üye olma gafleti de. Öyle ya da böyle sardı bir kere işte.
Fakat TV önünde geçen zamanın bana neşe ve keyif ya da güzel bir gülümseme bile bırakmadan eriyip gittiğini de fark eder oldum. Gitgide daha çok batmaya başladı bu tembel teneke ve duyguları alınmış mal gibi koltukta kaykılan ya da yatan halim. Kesinlikle hayatımdan çıkardım diyemem ama üyeliklerden iptal ettiğim oldu. Eve gelince kendime başka meşgaleler yaratmaya başladım. Yatmadan önce ritüeller oluşturmaya çalışıyorum. İzlemeye başladığım ve otomatik olarak yeni bölüme geçtikçe farkında olmadan 3-5 bölüm izlediğim dizileri sorguluyorum. Soru basit. Bana iyi geliyor mu? Karşısında otururken ya da yerimden kalktığımda ben iyi bir ben miyim yoksa ruhu kaçmış bir hayalet mi geziniyor odada?