Öylece durdu. Farketti ki, artık tek başına durduğunda da pek çoktu.
Öyle mavi, öyle asil, öyle sessiz ve sisliydi ki…
Sabaha karışır gibi bir hali vardı – biraz erken, biraz da serin…
Halinden memnun, önce denize vuran gölgesine baktı, sonra göğe uzanan dallarına…
Yaprakları azaldıkça (ve kuruyan dalları koptukça) aslında daha çok kendi olduğunu anladı.
