“Bir tanrı ve tarih güzeli, tabu;
Güneş ve sular mucizesi bir giz…
Her zaman sonsuz elbet, İstanbul bu.
Körelen belki de biziz… Kalbimiz.”
Ahmet Muhip Dranas
Bazen, hayat, “tatsızlık olmasa tadın anlamı kalır mı” diyebilmek…
Bazen, gülümsemek, senin “sanki bu…” dediğine
onun “sankisi fazla, direkt bu :)” demesi.
Bir kaya gibi sağlamız bazen ve sarp,
uçsuz bucaksız.
Ama bazen,
hayatın bize kendimizi test ettirdiğini fark ederiz
hem de hiç beklemediğimiz bir anda.
Kalırız oracıkta, hazırlıksız, savunmasız.
Sevmek, işte, öyle bir anda,
“Günaydın! En azından güneş var diyebilir miyiz?
Ve her şeye rağmen, yeni bir gün.”
diyebilmek.
Ya da
“dilerim bütün bunların üstesinden gelebiliriz”
diye dua etmek.
Ama bazen, bazı sözler hiç söylenmemiş gibi olur da, bazı anlar hiç yaşanmamış gibi olmuyor…
Bazen de aslında içinden ilk geçeni yapmamayı deniyor insan.
Ne kadar acı verse de,
arayacakken yutkunmayı;
özlerken susmayı seçiyor.
Yine de…
Bazen nefes aldığını bilmektir nefes alabilmek.
Onun bir yerlerde birileri ile ama sağlıklı ve hayatta olduğunu bilmek de yetebilir.
Yettiğinden de değil de insan bununla da yetinebilir.
Yetinmek de değil; ama bunu kabullenebilir – yapacak başka bir şey kalmadığında.
O konuşmak istemediğinde
ya da bir sebepten buna hazır olmadığınıza inandığında.
Ne zaman doğru zamandır ne zaman vakit tamamdır…
Ne zaman bu özlem dinebilir ve ne zaman bağışlanmış olur geçmiş…
Bilinmez.
Sadece sarılmak ve susmak bile yeter aslında
Yettiğinden değil; ama bu bile büyük bir mutluluk olacağından.
Yetindiğinden değil; ama sarılarak da huzur bulabileceğinden.
Huzur,
bir nefes’tir.
Bir nefes,
bir aşk.
Çimlerde yuvarlanma isteği ve sarı kır çiçekleri.
Uzakta tek başı mamur bir ağaç.
Etraf ıssız, rüzgârın sesi yalnızca.
Güneş batmamışken daha, altına uzanıp,
gevşemek, gevremek,
uzun uzun esnemek, dergi okuyup sudoku çözmek.
Ağaçların altında geçirilen saatlerden sonra,
tüm ıssız düşünceler yabancılaşır.
Endişeler, yerini yaşam enerjisine bırakır.
Zaman durur bazen ve o an uzar.
Hiç var olmamış gibi hatırlanır ilk an’lar.
İnsanlar tanırsın, insanlarla konuşur, onlarla yolculuklara düşersin;
ama hiç biri tanımaz seni, anlayamaz.
Onlar konuşurken sen düşünürsün,
sustuklarında sen bir şeyler mırıldanırsın
ve öyle geçer, akar, gider zaman.
Yolculuklar güzeldir,
uzaklaşmak,
başka coğrafyalarda gezinmek.
Kaybolmak istercesine
yürümek,
yürümek,
yürümek…
Ama dönersin.
(Dönmen gerekir.)
Dönersin.
Ve
özlemeye
devam edersin.
Dinlenilecek şarkı: Hooverphonic With Orchestra – Mad about you
Bir Nefes, Bir Aşk,