Kırgın, üzgün ve kızgınım. Belki birçok şey daha hissediyorum; ama hislerimden de yoruldum bu sabah.
İnsanlardan, gürültülü kalabalıktan, korna sesinden, salgında araba kullanmayı ve çevresini de düşünmeyi hepten unutan trafik canavarlarından, ufacık bir doğa parçası görmek için mutlaka “yol gitmek” zorunda olmaktan, nefes alınamaz bir havayı solumaktan, sesimizi duymayan siyasetçilerden, daha çok para kazanmak için tematik trendler yaratan zekâ küplerinden, yiyip içmek ve uyumak dışında dünyaya gram faydası olmayan insan görünümlü canlılardan,
insana, bireye, çalışana ve topluma karşı herhangi bir sorumluluk taşımıyormuşçasına kafalarına göre hareket eden tüm yöneticilerden, yaptıklarının hesabını vermemelerinden, boş sözlerden, insanı hiçe sayan her türlü yönetim yaklaşımından, duyulmamaktan, kendi hikâyeleri dışında hiçbir şey tanımayanlardan, bencillikten, yabancılaştırılmaktan, ayrıştırılmaktan, umutsuzluktan, bir adım ileri gitmek yerine hep iki adım geriye sürüklenmekten,
toplum yararına çalışması gerekenlerin menfaat çukurundan bir türlü çıkamayışından, göz göre göre yapılan yanlışlardan, ders almayı bırak aynı hataların sürekli tekrarlandığı iktidarlardan, kötü iletişimden ve iletişimsizlikten,
bir insan, birey, çalışan, vatandaş olarak mücadele etmek zorunda kaldığım tüm eşitliksizliklerden, sürekli hakkımın yenmesinden, haksızlık yapanların istisnasız üste çıkma huylarından, nöronlara ulaşmadan cehalet kesesinden atıp tutan pabuç gibi dillerden, sonunun nereye varacağını düşünmeden yine çıkar için şovenizmi başımıza saran sözde elitlerden,
toplumun en küçük biriminden başlayarak tüm yapılara sinen sevgisizlik ve şiddet eğilimden, doğurmak ve sokağa salmak arasında çocuklarına zerre faydası dokunmamış ya da faydayı bırak her türlü zararı bizzat vermiş “anne baba”lardan, görgüsüzlük ve kural tanımazlığın geçer akçe sanılmasından, acımasızlıktan, kötülükten,
iyi, güzel, değerli, başarılı olan ne varsa korumak, ortaya çıkarmak, el üstünde tutmak, yaşatmak, çoğaltmak, büyütmek ve daha yüksek noktalara taşımak yerine, saplantılı bir şekilde bütün bunları hiçe sayan, görmezden gelen, kötüleyen, yerle bir eden, inşaat alanına çeviren, pislik içinde bırakan, karalayan, ticarileştiren, kullanıp bir kenara atan, üstünü çizen, tu kaka diyen zihniyetten,
daha iyiyi ve ileriyi hedeflemek yerine bizi “sürekli gelişmekte olan” seviyesinde tutan vatan hainlerinden, her gece nasıl bir sabaha kalkacağımı bilemediğim huzursuz uykulara yatmaktan, neredeyse her sabah bir felaket haberi daha almaktan, Yeteeeeer! demekten, acı çekmekten, isyan etmekten, isyanlarımın hiçbir anlam taşımadığını görmekten, kendi çekmediğim acılara bile bu denli üzülmekten, hep üzülmekten, haksız yere can verenlere ağlamaktan, elimden bir şey gelmemesinden, elimizden bir şey gelmesine bu denli engel olunmasından, çıkış yolu aramaktan, akıl sağlığımı korumak için bu kadar uğraşmaktan,
her şeye rağmen çevreme faydalı bir birey olmanın sorumluluğunu taşımaktan, kontrolüm dışında yapılan tüm haksızlıklar ve yanlışlar için kendi adıma hicap duymaktan, bunca kötülüğe rağmen saf kalmaktan, karşılanmayan ideallerimden, hak etmediğim tüm davranışlardan, üç kuruş etmeyenlerden, hakaret gibi inen mesnetsiz suçlamalardan, sürekli inkâr etmelerinden ve hep mağdur olmalarından çok yoruldum ben.
Olumsuz konuşmayı ve iç karartıcı cümleler kurmayı hiç istemeyen biri için bu yazıyı yazmak ne kadar büyük bir yıkım tahmin edemezsiniz.