Atina’ya yaz erken geliyor ve sıcaklıklar da nem de tahammül edilir düzeyin çok üstünde. İstanbul’da daha bahar yeni gelmişken, Yunanistan’a yaz çoktan gelmiş, deniz mevsimi açılmıştı. Şimdi de aynı bıktıran sıcaklık devam ediyor. Öyle bir güneş düşünün ki sabah işe gitmek için dışarı çıktığınızda çoktan her yere uzanmış, herkesi esir almış ve daha o saatte betondan alev alev tüter olmuş.
Bu durum, insanların giyim kuşamına da yansımış durumda. Erkekler maalesef her zamanki gibi biraz daha şanssız; ama bayanlar minilerden, şortlara ve muhakkak sandaletlere kadar plaj havasını ofis ortamına taşımaktalar. Bunu yaparken de çok becerikli ve şıklar aslında. Omonia’da trafik ışıklarında görüp tarzına hayran kaldığım bir kadın vardı mesela. Şort ve terlikle de şık bir iş kadını olur mu demeyin. Bir kadına mini dar şort ve ince yüksek topuklu terliklerle işe gitmek bu kadar mı yakışır? Kendine yakıştırmak ve kıyafeti taşımak gerçekten başka bir şey…
Böyle alev alev bir sıcakta sabahın yedi buçuğunda bile güneş gözlüksüz dolaşmak imkânsız. İnanın bana. Güneş gözlükleri Atina’lıların sandaletlerden sonraki en önemli aksesuarları. Günde 12 saat güneş gözlüğü ile dolaştıklarına hiç şüphem yok. Burada güneş beşten sonra etkisini kaybetmiyor çünkü. Daha birkaç saat sürüyor yakıcı etkisi. Bu güneş ve sıcak kentinde metroda bile güneş gözlüğü ile dolaşıyor insanlar. İlk başlarda yadırgamışken, baktım, metronun içi de o kadar aydınlık ki, gözlüklerinizi çıkarmaya gerek kalmıyor. Ben de güneş gözlükleriyle bütünleşmiş biri oluverdim sonunda; metroda, asansörde, otobüste, tramvayda hep gözümde.
Bu sıcak memleketin çalışma saatleri de alıştığımızdan farklı. Mağazalar haftanın belli günlerinde belli saatlere kadar açıklar. Örneğin Pazartesi günü öğle saatlerinde kapanırlarken, Salı günleri uzun bir öğle arası verip sonra akşam 9’a kadar açık kalıyorlar. Cumartesileri saat 4’te kapanırken Pazar günleri hiç çalışmıyorlar. Yunanistan’da olduğu gibi Avrupa’nın birçok şehrinde de durum farklı değil. Sanırım Türkiye’deki uygulamaları da “hep daha çok satmak üzerine kurulu” Amerikalı anlayışa göre kurmuşuz.
Haftanın her günü geç saatlere kadar açık kalan alışveriş merkezlerine alışık biri için bu duruma uyum sağlamak zor elbette. Üstelik çalışma saatleriniz bu saatlere uygun değilse alışveriş yapmak için çok kısıtlı zamanınız kalıyor. Örneğin köpeğinizi veterinere götürmek için bile işyerinden izin almanız gerekebiliyor. Diğer yandan, haftanın 6 – 7 günü, gün boyu 12 saat açık olmasına karşın bu saatlerin önemli bir bölümünde atıl kalabilecek mağazalarda hem satış personelinin bu süre zarfındaki ücretlerinden hem de diğer işletme giderlerinden tasarruf ediyorsunuz. Üstelik alışverişlerin belli bir zaman diliminde yoğunlaşmasının satış gelirleri açısından olumlu etkisi de olabilir.
Mağazalar bir yana, birçok iş yeri de öğlen saat üçte paydos ediyor. Mesai gerektiren durumlar dışında bu saatten sonra iş yerinde kalmak akıl alır şey değil. Özellikle Cuma günleri saat 3’ten sonra ofiste kimseyi görmeniz mümkün değil. İnsanlar adalara, yazlıklarına, tatile koşuyorlar. Ve Atina, bir Cuma akşamüstü daha kornalar ve alt üst olmuş bir trafikle beyaz betonarme binaların üstünden kayıp giden güneşi kucaklıyor.
Diğer seyahat yazılarına da göz atmak isterseniz…