Month: February 2008
Brüksel’de bir gün
Brüksel, yaşamak için güzel, rahat bir yer ve o kadar “hijyen-hijyen” bir şehir değil. Hani bizim gibi Türkiye’den kalkıp gelenleri şaşkına çevirecek düzeyde el değmemiş, steril ülke psikolojisine sokmuyor burası sizi. Üstelik snob da değil, kaprisinden cakasından ezilmiyorsun. Brüksel’in turistlerce en çok rağbet edilen noktası, […]
Çikolata
– Vazgeçilmez bir sevda Çikolatayı sevenler iyi bilir, bir büyük çikolatayı tek başına ve herkeslerden gizli bitirmek cesaret ister. Çünkü kara sevdan ve sen anlaşılsın istemezsin. Paketi ucundan usulca açarken tümünü yemeyeceğine inandırırsın kendini. Ufak bir ısırıkla tek bir karesini alır; geri kalanını masaya bırakırsın. […]
Brüksel’de ilk izlenimler
Şubat ayında olmamıza rağmen harika bir hava karşılıyor bizi Brüksel’de. Benim gibi Ağustos ortasından Mayıs’a kadar sürekli üşüyen bir insanın çok sıcak demesi, hele de kış mevsimi ve Avrupa’nın kuzeyinde… İnanılır gibi değil. Pırıl pırıl ve ısıtan bir güneş ile masmavi bulutsuz bir gökyüzü. Çimler […]
Emek harcamadan olmuyor
Emek harcamadan olmuyor. İnsanoğlu bunu unuttu galiba. Haksız da değil; emek harcamadan da kazanabildiğini gördü hayatta. Peki, kazandığı neydi? Yalan dolan birliktelikler, çıkar ilişkileri, bolca para, hatta belki itibar… Bunlar yeter de artmaz mıydı? Çoğuna arttı. Didinmeden elde ettiler onlar. Varla uyandılar, yokluk nedir bilmediler. […]